DEM Parti, batı illerinde yerel seçimlere kendi adaylarıyla gireceği 27 ilçeyi açıkladı. Parti Sözcüsü Ayşegül Doğan, “Bizden zorla alınanı geri alacağız, bu konuda son derece kararlıyız. Yani kayyum rejimini sandıklara gömeceğiz ve bunun için gerekli hazırlıklar yapılıyor. Kayyum atanan bütün belediyelerimizi yeniden halk iradesiyle buluşturacağız” dedi. Doğan, Adana’da Seyhan, Ceyhan ve Yüreğir; Antalya’da Kepez; Mersin’de Akdeniz, Toroslar ve Tarsus; İstanbul’da Esenyurt, Sancaktepe, Adalar ve Sultanbeyli; Aydın’da Didim, Efeler, Germencik ve Söke; Konya’da Cihanbeyli ve Kulu; Kocaeli’nde Dilovası; İzmir’de Torbalı, Bayraklı ve Menemen; Manisa’da Gölmarmara, Turgutlu ve Yunusemre; Çanakkale’de Gökçeada; Tekirdağ’da Çorlu ve Çerkezköy’de kendi adaylarını çıkaracaklarını söyledi.

Doğan, şunları söyledi:

"BUGÜN MARAŞ KATLİAMI’NIN YIL DÖNÜMÜ. İNSANLIĞA KARŞI İŞLENEN SUÇLARDA, ZAMAN AŞIMI İŞLETİLEMEZ. NE YAZIK Kİ TÜRKİYE’DE BÖYLE OLMUYOR”

“Bugün 19 Aralık, Maraş Katliamı’nın yıl dönümü. Üzerinden tam 45 yıl geçti. 1978’in 19 Aralık’ında başladı. 7 gün sürdü, yüzlerce Alevi cana kıyıldı. Binlercesi olduğu yerden sürüldü. Ve hâlâ, üzerinden 45 yıl geçmiş olmasına rağmen, neredeyse yarım asırdır üstü örtülen, aydınlatılmayan, unutturulmak istenen, hatta anma etkinliklerine dahi tahammül edilmeyen, izin verilmeyen, yasaklanan bir kıyımdan bahsediyoruz. Oysa gerçekleri açığa çıkarmak, failleri bulmak, siyasi sorumluluları cezalandırmak ve bunları açığa çıkartmak devletin işi, devletin sorumluluğu. İnsanlığa karşı işlenen suçlarda, zaman aşımı işletilemez. Failler mutlaka yargılanır, hesap verir ve cezalandırılır. Ne yazık ki Türkiye’de böyle olmuyor.

"AÇLIK GREVİ YAPAN ONLARCA MAHPUS, ‘HAYATA DÖNÜŞ’ DİYEREK HAYATTAN KOPARILDILAR”

1978’den 2000’li yıllara gelelim, 19 Aralık 2000’e gelelim. Takvimlerin geçmişte bugününde, bu ayında Türkiye’de hep zulüm, hep acı, hep hak ihlali var. 19 Aralık 2000’de de F tipi hapishanelere geçiş ve ağır tecrit koşullarını protesto etmek amacıyla açlık grevi yapan onlarca mahpus, ‘Hayata Dönüş’ diyerek hayatları söndürüldü, hayattan koparıldılar. Yüzlercesi yaralandı ve bir daha asla eski hayatlarına geri dönemediler. Hiçbirisi için yaşam, bir önceki haliyle devam edemedi, eskisi gibi olmadı. Ve üzerinden tam 23 yıl geçti. Hep birlikte hatırlayacağız o fotoğraf karesini -geçen yıl hayata veda etti- Birsen Kars, 19 Aralık 2000’de ambulanstan çıkarıldığında elleri, yüzü, saçı, gözü her yeri yanmış vaziyette, ‘Diri diri yaktılar’ diye bize olanları anlatmaya çalışıyordu. Devlet envanterinde bulunmayan silahlar kullanıldığı iddia edildi ama buna ilişkin de etkili bir soruşturma yürütülmedi. Üstelik, bunları anlatanlar o dönem, orada dönemin Adalet Bakanı Hikmet Sami Türk, ‘Cezaevlerinde devlet otoritesini sağlamaya çalışıyoruz’ demişti. İşte o ‘otoriteyi sağlamaya çalışanlar’a eşlik eden güvenlik görevlileri, bizzat kendileri, devletin envanterinde olmayan silahlar kullanıldı diye anlattı. Ama buna rağmen yine failler, siyasi sorumlular, bu katliamın talimatını verenler ve o günden bugüne yaşananlarla ilgili adalet arayışında olanlara dair hiçbir şey yapılmadı, sorumlular açığa çıkarılmadı ve bunun da üstü örtülmeye çalışıldı, cezasızlık politikasıyla yanına yenileri eklendi.

"BÜTÜN SEÇİLMİŞLERİMİZ KUMPAS DAVASIYLA İÇERİDE TUTULUYOR”

Tam 15 yıl sonra, 19 Aralık 2015’te bütün bunların yanına Taybet Ana eklendi, Taybet İnan eklendi. Taybet İnan, Silopi’de evinin önünde katledildi. Keskin nişancıların hedef aldığı ve vücuduna denk gelen 10 kurşunla katledildi. Evinin önünde, bir kaldırımın üstünde 7 gün boyunca cenazesi alınamadı, defnedilemedi. Oğlu gitti almak için, ateş açıldı, yaralandı. Eşi gitti almak için, ateş açıldı, yaralandı. ‘Sokağa çıkma yasağı var’ denildi. Ve üzerinden bunca yıl geçmiş olmasına rağmen bu ölümler, bırakın hukuku, kanunların uygulandığı hiçbir ülkede, hiçbir yurttaşın aklının ve sınırlarının alabileceği ölümler ve katliamlar değil. Üçünün de yıl dönümü bugün. Adeta sabrımız, gücümüz, dayanıklılığımız sınanıyor. Biz burada bu anmaları, tekrar hatırlatırken bir yandan da Sincan’da Kobani Davası görülüyor. Biz Kobani’ye ‘kumpas davası’ deyince, ‘Niye kumpas davası diyorsunuz’ diye soranlara, işte bu bellekle, bu katliamları hatırlayarak kumpas davası diyoruz. Bir önceki dönem HDP’de eş genel başkanlığımızı yapmış olan Figen Yüksekdağ, bugün yargılanıyor. Birkaç gün önce Sebahat Tuncel yapıyordu savunmasını. Ondan önce Demirtaş. Ve bu böyle sıralı bir şekilde gidiyor. Bütün seçilmişlerimiz kumpas davasıyla içeride tutuluyor. Tüm bunlara rağmen ‘başka bir Türkiye, başka bir yarın, başka bir gelecek’ dedirtecek çok geçerli ve bir arada olabilecek nedenlerimiz var. Çünkü tarih, bizi haklı çıkarmaya devam ediyor. Ve her şeye rağmen haklılığımızdan, mücadelemizden vazgeçmiyoruz.

"BİZDEN ZORLA ALINANI GERİ ALACAĞIZ, KAYYUM REJİMİNİ SANDIKLARA GÖMECEĞİZ”

DEM Parti için yerel seçimler, sadece bir belediye seçimi değil; çok daha fazlası. Tüm bu yaşananları ve öfkemizi unutmadan, unutturmadan, hatırlatarak, onarıcı adalet talebimizi yükselterek birlikte başarmak için umutla, inatla, kararlılıkla yola devam ediyoruz. Parti Meclisi’miz (PM) 16-17 Aralık tarihlerinde toplandı ve Türkiye’nin her yerinde aday çıkarma tartışmalarına dair iki gün süren kapsamlı değerlendirmeler yaptı. Öncelikle bizden zorla alınanı geri alacağız, bu konuda son derece kararlıyız. Yani kayyum rejimini sandıklara gömeceğiz ve bunun için gerekli hazırlıklar yapılıyor. Kayyum atanan bütün belediyelerimizi yeniden halk iradesiyle buluşturacağız ve yalnızca onunla da yetinmeyeceğiz. Bunun yanı sıra daha önce yönetiminde bulunmadığımız birçok il, ilçe ve beldede yeni kazanımlar elde edeceğiz. Bu hedefimize ulaşmak için parti adımızla çeşitli istişareler, müzakereler ve güç birlikleri kurarak ilerleyeceğiz.

"MYK’MIZ, TÜRKİYE’NİN BATISINDA İLK ETAPTA ADAY GÖSTERECEĞİMİZ BAZI YERLERİ BELİRLEDİ”

Bu çerçevede, dün toplanan MYK’mız, Türkiye’nin batısında ilk etapta aday göstereceğimiz bazı yerleri, Merkezi Seçim Koordinasyonumuz ve Yerel Yönetimlerden Sorumlu Komisyonumuzun çalışmaları ve sunumları doğrultusunda belirledi. Adana ilinin Seyhan, Ceyhan ve Yüreğir ilçeleri. Antalya’nın Kepez ilçesi. Mersin; Akdeniz, Toroslar ve Tarsus. İstanbul’da; Esenyurt, Sancaktepe, Adalar, Sultanbeyli. Aydın; Didim, Efeler, Germencik ve Söke. Konya; Cihanbeyli, Kulu. Kocaeli; Dilovası. İzmir; Torbalı, Bayraklı, Menemen. Manisa; Gölmarmara, Turgutlu, Yunusemre. Çanakkale; Gökçeada. Tekirdağ; Çorlu ve Çerkezköy. Konuya dair çalışmalar kurullarımızda sürüyor. Aşama aşama bunlar netleştikçe sizlerle paylaşacağız.

"YEREL DEMOKRASİ İÇİN GÜÇLÜ VE KARARLI BİR ADIM ATIYORUZ VE DİYORUZ Kİ ‘KENT UZLAŞISIYLA KENTLERİ HALKLAR YÖNETECEK’”

Yerel demokrasi için güçlü ve kararlı bir adım atıyoruz ve diyoruz ki ‘Kent uzlaşısıyla kentleri halklar yönetecek.’ Kentleri var edenlere sesleniyoruz: Kadınlara, gençlere, emekçilere, öğrencilere, engellilere, işçilere sesleniyoruz. Kent hakkı için, bir arada demokratik, ekolojik kentler yaratmak isteyen herkese sesleniyoruz. Aslında kent uzlaşısı bir çağrı; STK’lara, barolara, demokratik kitle örgütlerine yani bir kenti var eden tüm sosyal ve siyasal dinamiklere, tüm sosyal dokulara ‘Gelin, kentlerimizi birlikte onaralım, iyileştirelim, inşa edelim’ diyoruz. Kent hakkı ortak, kolektif bir haktır. O yüzden tüm kent kolektiflerine sesleniyoruz. ‘Kent benimdir’ diyen herkesi, kent uzlaşısıyla beraber kazanmaya davet ediyoruz. Kentte yaşayan, sesi duyulmayan, temsil edilmeyen, iradesinin, sesinin, sözünün yönetimlere yansımadığını düşünen, ezilen, dışlanan, kentin banliyölerinde, varoşlarında kaldığını düşünen oraları değiştirmek iddiası ve hedefinde olan herkesi, eşit, yaşanabilir bir yönetim hakkına davet ediyoruz.

"ADAY ADAYI BAŞVURULARINI TÜM TÜRKİYE’DE 25 ARALIK GÜNÜNE KADAR UZATIYORUZ”

DEM Parti bir yandan da kendisini bir mücadele partisi olarak tariflerken bir de müzakere partisi olarak tarifliyor on yıllardır. Kent uzlaşısı işte böyle bir buluşmadan oluşan bir demokrasi kavşağına dönüşebilir. Yeni karşılaşmalar, yeni buluşmalar için bir fırsat olabilir. Çünkü biz bu yerel seçimlere bir yandan çözülmemiş bir Kürt meselesiyle, bir yandan Sayın Öcalan’a İmralı ada hapishanesinde yıllardır uygulanan bir tecrit gündemiyle, öte yandan süren sayısız soruşturma, kovuşturma, yargılama, mahkeme salonları, alanlarda, meydanlarda, yasaklamalar, çözülemeyen bir demokrasi meselesiyle birlikte giriyoruz. Biz yeni bir rüzgarla giriyoruz yerel seçimlere, gelin, bu rüzgarı birlikte estirelim, birlikte güçlenelim, yepyeni bir başlangıç yapalım ve buradan başta kayyumları olmak üzere bugüne kadar bizi kuşatan bu baskıcı rejime de güçlü bir yanıt vererek çıkalım. Başvuru tarihlerimizi de uzatıyoruz, bu ikinci uzatma oluyor. 20 Aralık tarihine kadar uzatmıştık, yani yarın son bulacaktı. 5 gün daha uzatıyoruz. Aday adayı başvurularını tüm Türkiye’de 25 Aralık gününe kadar uzatıyoruz.”

"KİMSEYLE ABDULKADİR SELVİ’NİN İDDİA ETTİĞİ GİBİ BİR PAZARLIK SÖZ KONUSU DEĞİL”

Gazetecilerin sorularını da yanıtlayan Doğan, “Abdulkadir Selvi dünkü yazısında, DEM Parti’nin CHP ile ittifak olarak İstanbul’da iki ilçeyi istediğini belirtti. CHP’ye destek verecek misiniz” sorusuna şöyle yanıt verdi:

“Kimseyle Abdulkadir Selvi’nin iddia ettiği gibi bir pazarlık söz konusu değil. Her siyasi partinin kendi adaylarıyla, kendi listesiyle seçime girmesi en doğal hakkıdır. Sanırım bu tartışma götürmez. Biz hazırlıklarımızı tamamen bu yönde yapıyoruz. Her iki siyasi parti tarafından açıklanan ve ilgili kurullar tarafından yapılan açıklamalar, bilgilendirmeler ve değerlendirmeler dışındakilerin tamamının spekülatif bir algı yaratmaya dönük olduğu olduğunu bir kez daha duyurmak isterim. ‘Kent uzlaşısıyla halklar kazanacak’ derken biz aslında herhangi bir siyasi partiyi işaret ederek çağrı yapmıyoruz. Siyasi partileri aşan bir toplumsal dinamiğe çağrı yapıyoruz.”

Doğan, “AK Parti ile bir görüşme takviminiz var mı” sorusunu şöyle yanıtladı:

“Kimseyle bir pazarlık söz konusu değil. Çağrımız ilkelerimizi kabul eden, bizimle bu yolda yürümek isteyen herkesedir.”

Kaynak: anka