Yeşil Sol Parti (YSP) Eş Sözcüsü İbrahim Akın, “Şu anda Meclis’imiz, maalesef Saray rejiminin talimatlarıyla ortaya çıkan sonuçları kabul eden, hiçbir değişiklik yapmayan ve dolayısıyla kurumsal olarak neredeyse etkisiz hale gelen bir Meclis haline gelmiştir. Bu Meclis’in bu şekilde sürdürülmesini biz asla kabul etmiyoruz. Saray’ın talimatlarıyla yapılacak bir Meclis, Türkiye’nin iradesini temsil edemez. O nedenle torba yasa sonrası ortaya çıkan tablo, Türkiye halkları açısından zamdır, zulümdür; insanların cebindeki son paraya el koyma işidir. Buradan bir kez daha bu tutumu protesto ediyoruz” dedi.

Akın, şunları söyledi:

“URFA VALİSİ’NİN GÖREVİ EZİDİ YURTTAŞLARIMIZA SAHİP ÇIKMAK, BU KORUCU ÇETELERİNİN KARŞISINDA ONLARIN CAN GÜVENLİĞİNİ SAĞLAMAKTIR”

“Şu anda Urfa’da Ezidiler ciddi bir şekilde yerlerinden, yurtlarından ediliyor. Ezidiler, tarih boyunca katliamlara, yokluklara uğradılar. Urfa’nın Viranşehir ilçesi Işıklı köyünden Ezidileri şu andaki korucu çeteleri, mevcut rejimle iş birliği halinde yerlerinden, yurtlarından etmiş durumda. Köylerine giremez hale gelmiş durumdalar. Buradan Urfa Valisi’ne seslenmek istiyorum. Urfa Valisi’nin görevi, Ezidi yurttaşlarımıza sahip çıkmak, bu korucu çetelerinin karşısında onların can güvenliğini sağlamak, onların mallarını, mülklerini ve evlerini, mezarlarını korumaktır.

“DEMOKRATİK CUMHURİYET, ANCAK YENİ BİR LOZAN İLE MÜMKÜN OLACAK”

Lozan Anlaşması sonrası Türkiye’de yaşanan süreci hep beraber gördük. Türkiye tarihinde inkarcılık, yok sayma, katliamlarla dolu bir yüzyıl geçti. Önümüzdeki yüzyıl bununla yüzleşerek ancak yeni bir yüzyıl kurulabileceğini düşünüyoruz. Bu yüzyılın bizim açımızdan eşitlikçi, demokratik, bütün kimlikleri kabul eden, çoğulcu, barış içerisinde yaşanabilecek bir yüzyıl olması gerekiyor. Evet bu mümkün, ancak Türkiye devletinin bununla yüzleşmesi gerekiyor. Demokratik cumhuriyetin ancak yeni bir Lozan ile mümkün olacağını buradan ifade etmek istiyorum.

“TORBA YASA SONRASI ORTAYA ÇIKAN TABLO, TÜRKİYE HALKLARI AÇISINDAN ZAMDIR, ZULÜMDÜR; İNSANLARIN CEBİNDEKİ SON PARAYA EL KOYMA İŞİDİR”

Şu anda Meclis’imiz, maalesef Saray rejiminin talimatlarıyla ortaya çıkan sonuçları kabul eden, hiçbir değişiklik yapmayan ve dolayısıyla kurumsal olarak neredeyse etkisiz hale gelen bir Meclis haline gelmiştir. Bu Meclis’in bu şekilde sürdürülmesini biz asla kabul etmiyoruz. Saray’ın talimatlarıyla yapılacak bir Meclis, Türkiye’nin iradesini temsil edemez. O nedenle torba yasa sonrası ortaya çıkan tablo, Türkiye halkları açısından zamdır, zulümdür; insanların cebindeki son paraya el koyma işidir. Buradan bir kez daha bu tutumu protesto ediyoruz. 2023 yılında var olan bütçe, aynı zamanda 6 ay içerisinde tüketilmiş durumda. Bu bütçe 1,2 trilyona yakın bir bütçeyi ifade ediyor ve bu bütçenin gerekçesi deprem. Ancak 87 milyarlık, depremle ilgili toplanan paranın nereye gittiği belli değil. Yetkililere soruyoruz ‘Nereye gitti bu para’ diye, cevap yok.

“AKP’NİN SÜRDÜRDÜĞÜ POLİTİKALAR KARŞISINDA DİRENECEĞİZ. MÜCADELEMİZİ SOKAKTA VE HER YERDE SÜRDÜRECEĞİZ. MEYDAN BOŞ DEĞİL”

Deprem bahanesiyle ortaya çıkan 1,2 trilyonluk bütçe… Aslında direkt Maliye Bakanı’nın itirafıyla ‘yarısı depreme gidecek, yarısı da başka yerlere gidecek’ diye ifade edebiliyorlar. Buradan seslenmek istiyoruz; bu halka bu kadar açıkça yalan söyleyemezsiniz. Biz buradayız ve bunların karşısındayız. Başka bir ülkenin meclisinden böyle bir yasa geçemezdi, çünkü en azından siyasi etik olarak bu kabul edilemezdi. Aynı zamanda Cumhurbaşkanlığı’na, kullanabilecekleri yaklaşık 1,5 trilyonluk bütçeyi de ek olarak verdiler. Maliye Bakanı diyor ki -son yapılan zamlardan sonra, özellikle MTV artışlarından sonra kıyaslama yapıyor- ‘Avrupa’nın veya OECD ülkelerinin en ucuz benzini, mazotu bizde’ diyor. Bu ekonomi, aynı zamanda faiz, enflasyon ve sonuçları itibariyle milletin cebindeki parayı alama operasyonları olarak gözüküyor. Maliye Bakanı şu anda, sözde daha önceki nas politikasına karşı yeni politika uyguluyor, yani faiz politikasını sürekli yükseltiyor ama Erdoğan bununla ilgili tek söz kurmuyor. Asgari ücret 11 bin 400 lira yapılıyor, vatandaşın cebine daha geçmeden ondan fazla zam yapılıyor ve dolayısıyla yüzde 30 civarında ilaçlara, yüzde 70 civarında benzine, mazota zam yapılıyor. Biz bunu asla kabul etmiyoruz, bu meydan boş değil. Bu AKP’nin sürdürdüğü politikalar karşısında direneceğiz. Mücadelemizi sokakta ve her yerde sürdüreceğiz. Meydan boş değil.

“BU ŞİDDET SARMALINDAN BİR AN ÖNCE VAZGEÇİN, BU ÜLKENİN HALKLARININ ÖFKESİNİN ALTINDA KALABİLİRSİNİZ”

Bu ülkede bu kadar ağır ekonomik koşullarda inanılmaz şiddet var, kolluk kuvvetlerinin yasa dışı terör şiddeti var. Bu kadar ağır ekonomik koşullarda insanların isyanından, öfkesinden, sokaklara çıktığında kendi iktidarlarının geleceğinden korkuyorlar. Onun için de en ufak bir demokratik hakkı hemen bastırmaya çalışıyorlar. Bu şiddet sarmalından bir an önce vazgeçin, bu ülkenin halklarının öfkesinin altında kalabilirsiniz. En çok saldırı da kadınlara dönük yapılıyor hem fiili şiddet bakımından hem de sözlü şiddet bakımından yapılıyor. Kimlikleri belli olan insanlar, en son da Başak Demirtaş’a ağır, ahlaksız saldırılarda bulundu. Başak Demirtaş yalnız değildir, onun hesabını sormak bizim görevimizdir.

“AKBELEN’DEKİ BU YETKİSİZ VE HUKUKSUZ YAPILAN İŞLEMLERİN DURDURULMASI GEREKİYOR”

Aliağa’ya Brezilya’dan bir gemi gelecekti, büyük bir muhalefet ederek onu geri göndermiştik. Ancak Aliağa’ya deprem sırasında yeni bir gemi daha gelmiş, sahte evraklarla gelmiş. Aliağa’da şu anda bu gemi sökülmek isteniyor. Bu ülke bütün dünyanın çöplüğü mü? Bunun karşısında sessiz mi kalacaksınız? Bu gemiyle ilgili bilgilerin takipçisi olacağız. (Çevre Bakanı’nı) Onu göreve davet ediyoruz. Eğer görevini yapmazsa suç işlediğini, sahte evrakların içinde olduğunu ilan edeceğiz.

Dün Akbelen’de orman kesimine başlandı, ciddi bir şekilde mücadele yürütülüyor. Bu yapılan iş yasadışı, mahkeme devam ediyor. Mahkeme onlara kesme yetkisini vermediği halde şu anda kimden yetki aldılarsa bu yetkisiz ve hukuksuz yapılan işlemlerin durdurulması gerekiyor.”

Kaynak: anka