Yozgat’ın Sorgun ilçesine bağlı Babalı köyünde tarımla uğraşan ve beş yıl önce kurduğu serada topraksız tarım faaliyetinde bulunan 43 yaşındaki Gökhan Öztürk, "Asıl işimiz bu, bunun dışında herhangi bir iş ile uğraşmıyorum. Bakımı ile ilgili bir emek vermekteyiz, yoğun bir çaba sarf etmekteyiz. Özellikle son yıllarda iklimin değişmesinin yanında maliyetlerde da ciddi bir artış oldu. En son bir gölge tozu aldık, Antalya'dan 300 lira, 200 liranın üzerinde kargo parası verdik. Ciddi anlamda bu sene maliyetlerle ilgili sorun yaşıyoruz" dedi.

Yozgat’ta alternatif ürünlerin ekiminin yaygınlaştırılmasına yönelik çalışmalar doğrultusunda kurulan çilek bahçelerinde, artan maliyetler ve iklim değişikliğine bağlı olarak küçülmeye gidildi, bazıları da üretimini durdurmak zorunda kaldı.

Yozgat’ın Sorgun ilçesine bağlı Babalı köyünde kendi imkanlarıyla kurduğu sera tesislerinde 5 yıldır topraksız tarım uygulaması ile çilek üretimini sürdüren Erzurum Atatürk Üniversitesi Sosyal Bilimler Fakültesi’nden 2005 yılında mezun olan Gökhan Öztürk, artan maliyetlere karşın üretime devam ederken, üretim alanlarını daraltmak zorunda kaldığını söyledi, artan maliyetlerden yakındı.

"MALİYETLERDE DA CİDDİ BİR ARTIŞ OLDU"

Okuldan mezun olduktan sonra atanamayınca tarımsal üretime yöneldiğini kaydeden Gökhan Öztürk, beş yıldır topraksız tarım yaptığını, aynı zamanda da topraklı tarımla da uğraştığını belirterek, "Asıl işimiz bu, bunun dışında herhangi bir iş ile uğraşmıyorum. Bakımı ile ilgili bir emek vermekteyiz, yoğun bir çaba sarf etmekteyiz. Özellikle son yıllarda iklimin değişmesinin yanında maliyetlerde da ciddi bir artış oldu. En son bir gölge tozu aldık, Antalya'dan 300 lira, 200 liranın üzerinde kargo parası verdik. Ciddi anlamda bu sene maliyetlerle ilgili sorun yaşıyoruz" dedi.

"NİTELİKLİ İŞÇİ BULMA SORUNUMUZ VAR”

İklimin değişmesi, sürekli nemin artmasının çilek bakımının zorlaştırdığını kaydeden Öztürk, "En büyük sorun işçi. Nitelikli işçi bulma sorunumuz var. Nitelikli işçi bulamadığımız için ciddi anlamda verim de problem yaşıyoruz. Ya kalabalık aile olunması gerekiyor ya da bu işleri sevecek, seve seve yapacak işçilerin, bir ekibin olması gerekiyor. Diğer bölgelere göre burada dezavantajlar fazla. İstediğimiz malzemeyi bulamıyoruz. Hemen hemen her şeyimizi Antalya'dan alıyoruz, Antalya’dan getiriyoruz. Teknik anlamda da oradaki arkadaşlarda mühendislerden destek alıyoruz. Topraksız ve toprakla tarım yapmaktayız ama hepsinin ayrı ayrı avantajları ve de dezavantajları var" diye konuştu.

"BULUNDUĞUMUZ SERADAKİ HEMEN HEMEN HER ŞEY İTHAL"

Çilek üretimindeki kullandığı toprağın, fidenin, ilacın tamamının ithal olduğunu aktaran Öztürk, konuşmasını şöyle sürdürdü:

"Şu anda bulunduğumuz seradaki hemen hemen her şey ithal, Türk malı herhangi bir şey yok diyebilirim. Kullandığımız topraklar Sri Lanka’dan geliyor, dünyanın öbür tarafından. Bir paket hazır toprak şu anda 1.65 Euro, fiyat değişmiyor ama Türk parasına çevirdiğiniz zaman değişiyor. Artı yüzde 18 KDV’si var, artı nakliyesi var. Aldığım zaman biz bir tane iki tane almıyoruz. Şu anda en az bin tane almamız gerekiyor, değiştirdiğim zaman. Bunların ömrü dört sene, dört senede bir değişmesi gerekiyor. Kullandığımız fide anaçları Amerika Birleşik Devletleri'nden Türkiye getiriyor. Türkiye'de bunlar büyütülüyor, çoğaltılıyor. Kaliteli fideler. Gübre dediğimiz zaman gübremizin de çok büyük bir kısmı yurtdışından ithal. Doların, dövizin artması, mazota, benzine zam gelmesi bütün üreticileri etkiliyor. Yozgat’ta, Sorgun’da ekonomik şartlar belli olduğu için çok ciddi anlamda bunu fiyatları yansıtma imkânımız yok. Diğer illerde Kayseri’dir, Nevşehir’dir, Trabzon’dur, Antalya'dır pek çok yerdeki topraksız ve topraklı tarım yapan arkadaşlarla görüşürüz, iletişim halindeyiz. Oralarda standartlar yüksek olduğu için fiyatlar da yüksek. Bu ek iş olarak yapılacak bir iş değil. Bu işle uğraşıyorsa üretici, çiftçi içinden çıkmaması gerekiyor."

"TOPRAKLI ALAN ÜÇ DÖNÜMDÜ, İKİ DÖNÜM 250 METREKAREYE İNDİRDİK"

"Topraklı alan üç dönümdü, iki dönüm 250 metrekareye indirdik" diyen Gökhan Öztürk, artan maliyetler nedeniyle kendisi gibi birçok üreticinin üretim alanlarını daraltmak zorunda kaldığını bildirdi. Öztürk şunları söyledi:

"Sadece biz değil Sinop’ta arkadaşlar var, Muğla'da olsun Antalya'da olsun bir sürü üretici arkadaşlar, bunların çoğu satıyor, devrediyor ya da kendisi yapmaya devam eden arkadaşlar da daralmaya gidiyor, şartlardan dolayı. Biz de üç dönümden iki dönüm 250 metrekareye indirdik. Şu anda iki dönüm 250 metrekare bizim işimizi görüyor, yeterli seviyede oluyor. Ürün yetmiyor ama en azından bakabileceğimiz kadar yapmak, yani bakmak için bakmıyoruz. Serada bir dönüm 650 metrekare alanda yapıyoruz, bunun yarısı dolu yarısı boş. Normalde şu anda raf sistemi yapıyoruz, üst katları kestik hava şartlarından dolayı, sıcaklık nem gibi etmenlerden dolayı. Bu şekilde daha verimli oluyor, daha iyi oluyor, bakımı kolay oluyor, işçilik maliyeti kolay oluyor. Ondan dolayı ister iptal ettik şartlara göre boş olan yerlerde yapma gibi durum var. Bu seneye bakacağız, iklime. Çünkü beş yıldır biz bu iş yapıyoruz. Son dört yıldır çok iyi gitmiyor, işin doğrusu. Sezon da ciddi anlamda daralma var. Beş sene önce dışarısı için söylüyorum açık tarlalar 15 Nisan'da başlıyordu şu anda son haftası haziran başında başlıyor. Buda cidden anda bir daralma meydana getiriyor. Seraya baktığımız da Yozgat'ın bazı yerlerinde, Sorgun’da da hibe destek alan yerler var ama buna ne yazık ki denetlenmiyor. Üretici herhangi bir bilgi sahibi değil. Ektiği ürünü üretemiyor, dolayısıyla da çok ciddi anlamda aslında ne yazık ki kaynaklar israf ediyor. Bu işlerle uğraşan arkadaşlarla görüşüyoruz, onlarla da konuşuyoruz, hatta teknik anlamda destek isteyen insanlarda var. Özellikle külleme, kurşuni kür, kırmızı örümcek, tirips gibi hastalıklar var, zararlar var ama insanlar gerçekten bu anlamda ne yapacağını bilmiyor."

"ÇİFTÇİNİN BUNLARA ULAŞMASI ÇOK ZOR"

Döviz kurundaki artışların girdi maliyetlerinin artmasına neden olduğunu, çiftçinin de bu fiyatlar altından kalkamaz duruma geldiğinin altını çizen Öztürk, açıklamasını şöyle tamamladı:

"Kurlar ilk artmadan önce lazer marka kırmızı örümcek ilacı 8 bin liraydı, kurlar arttıktan sonra 12 bin lirayı bulmuştur. En son mazotun, kurun artmasıyla daha da artmıştır. Çiftçinin bunlara ulaşması çok zor, zaten Yozgat şehrinde herhangi bir zirai ilaç bayisine gittiğin zaman bir tirips ilacı bulmanız imkânsız. Çünkü kimse almaz, alamaz. Fiyatından dolayı artı alan kimse yok. Burada ne yazık ki bilinçli üretici yok. İnsanlar para harcamak istemiyor. Para harcamadan para kazanalım diyorlar. Bütün işler olduğu gibi çiftçilikte de para harcamadan para kazanmanız imkânsız. Maliyetlerin artmasıyla bu iş gittikçe zorlaşıyor. Fiyatlar kimisi yüksek, tirips ilacı gerçekten çok yüksek, çok pahalı, çok fazla zam geliyor çünkü bunlar ithal, çoğu Amerikan malı, Alman malı, Türkiye'de üretilmiyor, bu birincisi. İkincisi; insan nerede kullanacağını bilmiyor, gerçekten bilmiyor. Nereden alacağım da bilmiyor, hangi markayı hangi ürüne atması gerekiyor onu da bilmiyor. Şu anda fiyatlar henüz güncelleme yapmadık, perakende 40 liraya satıyoruz. Diğer yerlerle görüştüğümüz zaman toplamda 45 ila 55 arasında fiyatlar değişiyor. Türkiye'de toprak tarımı yapan ilk kişilerden, ilk kişi demiyorum ilk kişilerden biriyiz. Trabzon'da Eskişehir'de Tokat'ta Ankara'da zaten Antalya bu iş merkezi, buradaki bazı arkadaşlarla biz de başladık."

ANKA

Kaynak: anka