KESK Kadın Sekreteri Döne Gevher, "Kadınlara ve LGBTİ'lere uygulanan ayrımcılık; fiziksel, cinsel, psikolojik, ekonomik şiddet ve taciz, sözlü sataşma, ısrarlı takip ve dijital taciz son bulmalı, toplumsal cinsiyet eşitliğinin sağlandığı bir çalışma yaşamı ve ortamı sağlanmalıdır. Mobbinge, şiddete, tacize ve istismara uğrayan kadın emekçilerin tayin ve yer değişikliği taleplerinin herhangi bir belge ibrazı istenmeksizin kabul edilmesi sağlanmalıdır. Kamuda çalışan erkek emekçilerin kadınlara ve çocuklara dönük şiddet uyguladığının tespiti durumunda, olayın iş yerinde geçip geçmemesine bakılmaksızın, adli soruşturmanın yanında etkin idari soruşturma da yürütülmelidir. 8 Mart’ta tüm kamu çalışanı kadınların ücretli izinli sayılması için yasal düzenleme yapılmalıdır. Tüm kamu kurumlarında yüzde 3 engelli kotası hayata geçirilmeli, engelli kamu emekçileri içindeki kadın istihdamı artırılmalıdır" dedi.
KESK Kadın Sekreteri Döne Gevher, bugün konfederasyonun Ankara’da genel merkezinde düzenlediği basın toplantısında, kadın kamu çalışanlarının gelecek hafta başlayacak toplu sözleşme görüşmelerine ilişkin taleplerini açıkladı. Gevher, şunları söyledi:
"AKP İKTİDARININ MİLLİYETÇİ, TEKÇİ, DİNCİ, MUHAFAZAKAR, NEOLİBERAL POLİTİKALARINI SÜRDÜRMESİNİN BEDELİNİ EN ÇOK KADINLAR ÖDÜYOR"
"Kapitalizmin içinde bulunduğu krizle birlikte AKP iktidarı, talan ve yıkım politikalarını hız kesmeden sürdürüyor. Birbiri ardına yaşadığımız iki büyük depremin yakıcılığını katlayarak artıran AKP-MHP iktidar bloğu, ekoloji düşmanı anlayışıyla yaşamdan değil, yok etmekten ve savaştan yana politikalarına ayırdığı bütçeyi büyütürken sermayeden yana düzenlemelerine her gün bir yenisini ekliyor. Kamu kurumları kapatılıyor, henüz açıktan özelleştirilmemiş kurumlarda da güvencesiz ve parçalı istihdamla bir dönüşüme yol yapılıyor. Yarı zamanlı, esnek, sözleşmeli, ücretli ve taşeron çalışmanın yaygınlaştırıldığı, halihazırda değersiz görülen emeği performansa indirgeyen bu dönüşüm, güvencesizliği de beraberinde getiriyor. Eşit işe eşit ücret kazanımını yok sayan uygulamalar sürüyor. Toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin derinleştiği bu koşullarda AKP/Saray iktidarının milliyetçi, tekçi, dinci, muhafazakar, neoliberal politikalarını sürdürmesinin bedelini en çok kadınlar ödüyor. Bir yandan emeğimiz örgütlenme özgürlüğümüzü engelleyen kamu rejiminin parçalı istihdam modeli ile değersizleştirilirken bir yandan da 'iş ve aile yaşamını uyumlaştırma' propagandasıyla ev içi işler ve bakım emeği kadınların sırtına yükleniyor. Çocuk, yaşlı, engelli ve hasta bakımı için insana yakışır hizmet verebilecek kurumlar açması gereken devlet, kamu kreşlerini, bakımevlerini kapatıyor; evde bakım ücreti adı altında çok düşük ücretlerle bakım sorumluluğunu kadına yüklüyor. Bizi eve hapseden bu gibi uygulamalar yetmezmiş gibi, yıllardır verdiğimiz kadın mücadelesiyle elde ettiklerimiz de tek adam ve yeni pazarlıklarının hedefine konuyor. Ataerkil krizlerle, süregelen cinsiyetçi politikalarla, kadın ve LGBTİ düşmanı söylemlerle yaşam alanlarımızı daraltmaya çalışıyor.
"KADIN YOKSULLUĞU GİDEREK DAHA DA DERİNLEŞİYOR"
Tüm bunlarla birlikte kadın yoksulluğu giderek daha da derinleşiyor. Çünkü bir yanda artan kadın işsizliği, parçalı istihdamın örgütlülüğün önüne koyduğu engel, diğer yanda İstanbul Sözleşmesi’nden çıkan, 6284’ü rafa kaldırmanın telaşına düşen tek adam rejimi, var olan eşitsizlikleri daha da büyütüyor. Şiddet, taciz, mobbing ve ayrımcılıklar artarken kadını, çocuğu, LGBTİ’leri erkek şiddetinin hedefi haline getiriyor. AKP-MHP iktidarının kadın düşmanı politikaları ile birlikte erkek yargının cezasızlık politikaları katilleri, tacizcileri, tecavüzcüleri cesaretlendiriyor. Kadına, çocuklara yönelik şiddet artıyor, şiddet failleri cezasız bırakılıyor. Kadın ve emeği, bir de bu yolla güvencesizleştiriliyor. Her fırsatta toplumda kutuplaşmayı ve eşitsizliği kışkırtan tek adam rejimi, eşitsizliklere çözüm üretmek yerine, kız çocukların okullaşma oranının düşüklüğünü karma eğitime bağlayarak yoksulluğu, çocuk yaşta evlendirmeyi ve çocuk işçiliğini görmezden geliyor, sorunun kız okulları açılarak çözüleceğini düşünüyor. Her geçen gün laik, bilimsel eğitimden uzaklaşarak eğitim politikalarını değiştiren iktidarın asıl amacının kız çocuklarının okullaşma oranını artırmak değil, siyasetine uygun toplum tasarısını hayata geçirmek, kadını aileye bağımlı, erkeğe tabi kılmak olduğunu biliyoruz.
Bu vesileyle buradan bir kez daha yineliyoruz; laik, bilimsel, demokratik ve ana dilinde eğitim mücadelemizden asla vazgeçmeyeceğiz.
"7. DÖNEM TİS GÖRÜŞMELERİNDE BİZİ BEKLEYEN MASANIN GEÇEN ALTI DÖNEM OLDUĞU GİBİ HER YÖNÜYLE ANTİDEMOKRATİK, KADINI YOK SAYAN, SADECE YÜZDELİK MAAŞ ARTIŞININ TARTIŞILDIĞI BİR MASA OLACAĞI AÇIKTIR"
Bu saldırılar, bizleri ne zor bir sürecin beklediğine işaret ediyor. Emeğin özgürleşmesi mücadelesi ile kadın mücadelesini buluşturmanın, kadın emekçilerin kendi talepleri ile ayrı bir kadın gündemi oluşturmanın ne derece elzem olduğu bir kez daha açığa çıkıyor. Toplumsal yaşamın her alanında karşı karşıya kaldığımız bu ayrımcılık ve saldırıların önüne ancak örgütlülükle ve kadınların eşitlik, özgürlük mücadelesini yükselterek geçebileceğimizi biliyoruz. 1 Ağustos 2023’te başlayacak, 2024-2025 yıllarını kapsayan 7. Dönem TİS görüşmelerinde bizi bekleyen masanın geçen altı dönem olduğu gibi her yönüyle antidemokratik, kadını yok sayan, sadece yüzdelik maaş artışının tartışıldığı bir masa olacağı açıktır.
Erkeklik dışında oluşları yok sayan bu manzarada gerçekleşecek TİS’te söz yandaş konfederasyon Memur-Sen’de olduğunda kadın taleplerinin masaya gelmeyeceği geçmiş TİS görüşmelerinden de anlaşılmaktadır. Kurulduğu ilk günden bu yana çalışma yaşamında eşitlik ve adalet mücadelesinin ancak ülkenin demokratikleşmesiyle mümkün olduğunu savunan KESK’li kadınlar olarak, tüm kamu emekçisi kadınları, bu yıl yedincisi gerçekleşecek toplu iş sözleşmesi sürecinde taleplerimizi birlikte yükseltmeye ve haklarımıza sahip çıkmaya çağırıyoruz.
KESK’li kadınlar olarak, kamu çalışanlarının neredeyse yarısı kadınken kadınların iş yerinde karşı karşıya kaldığı sorunların erkeklerden oluşan bir masada değil, kadınların da temsil edildiği bir masada konuşulmasının, görüşmelerin kadınların temsiline olanak sağlayacak bir biçimde gerçekleştirilmesinin mücadelesini veriyoruz. 2024-2025 yılları için imzalanacak TİS’de yer almasını istediğimiz taleplerimizi kamuoyu ile paylaşıyoruz ve takipçisi olacağımızı belirtmek istiyoruz.
"KADINLARA VE LGBTİ'LERE UYGULANAN AYRIMCILIK; FİZİKSEL, CİNSEL, PSİKOLOJİK, EKONOMİK ŞİDDET VE TACİZ, SÖZLÜ SATAŞMA, ISRARLI TAKİP VE DİJİTAL TACİZ SON BULMALI, TOPLUMSAL CİNSİYET EŞİTLİĞİNİN SAĞLANDIĞI BİR ÇALIŞMA YAŞAMI VE ORTAMI SAĞLANMALIDIR"
Grevli, gerçek bir toplu sözleşme yasası yapılmalı, kadınların görüşmelerde temsiliyeti sağlanmalıdır. TİS görüşmelerinde kadın talepleri ayrı bir başlıkta ve gündemle ele alınmalı, mutabakat metninde de aynı şekilde tek başlık altında toplanmalıdır.
Güvenceli, tam zamanlı, hak kayıpları yaratmayan çalışma esas alınmalı, eşdeğer işe eşdeğer ücret politikası hayata geçirilerek parçalı istihdam politikalarından vazgeçilmelidir. İktidarın kendi siyasi planlarına göre gece yarısı kararnameleriyle bir anda uygulamaya koyduğu OHAL KHK’leri iptal edilmeli. KHK’lerle işten atılan kamu emekçileri tüm hakları ile birlikte görevlerine iade edilmeli, ILO standartları ve kamu emekçisi kadınların fiziksel ve sosyal koşulları dikkate alınarak, çalışan hamile kadına doğum öncesi 8 hafta, doğum sonrası 24 hafta olmak üzere en az 32 hafta ücretli doğum izni verilmelidir. Doğum sonrası ücretli-ücretsiz izin ile süt izni kullananlar sosyal ve özlük hak kaybı yaşamamalıdır.
İstanbul Sözleşmesi’nin feshi iptal edilmeli, sözleşmenin etkin bir biçimde uygulanması sağlanmalıdır. ILO’nun 190 sayılı Şiddet ve Taciz Sözleşmesi imzalanmalıdır. Kadınlara ve LGBTİ'lere uygulanan ayrımcılık; fiziksel, cinsel, psikolojik, ekonomik şiddet ve taciz, sözlü sataşma, ısrarlı takip ve dijital taciz son bulmalı, toplumsal cinsiyet eşitliğinin sağlandığı bir çalışma yaşamı ve ortamı sağlanmalıdır.
Mobbinge, şiddete, tacize ve istismara uğrayan kadın emekçilerin tayin ve yer değişikliği taleplerinin herhangi bir belge ibrazı istenmeksizin kabul edilmesi sağlanmalıdır. Kamuda çalışan erkek emekçilerin kadınlara ve çocuklara dönük şiddet uyguladığının tespiti durumunda, olayın iş yerinde geçip geçmemesine bakılmaksızın, adli soruşturmanın yanında etkin idari soruşturma da yürütülmelidir. Çalışma yaşamında şiddet ve taciz aynı zamanda çalışanların sağlığı sorunu olarak görülmeli ve İşçi Sağlığı ve Güvenliği Kurulu’nun çalışmalarının bir parçası haline getirilmelidir. Toplumsal cinsiyet eşitliği ve şiddet ve tacizin önlenmesine yönelik eğitimler ve farkındalık çalışmaları kadınların ve LGBTİ bireylerin ihtiyaç duyabileceği sağlık ve/veya psikolojik destek kurul çalışmalarının parçası haline getirilmelidir.
"8 MART’TA TÜM KAMU ÇALIŞANI KADINLARIN ÜCRETLİ İZİNLİ SAYILMASI İÇİN YASAL DÜZENLEME YAPILMALIDIR"
8 Mart’ta tüm kamu çalışanı kadınların ücretli izinli sayılması için yasal düzenleme yapılmalıdır. Kamu kreşleri yeniden açılmalıdır. Kadın erkek fark etmeksizin en az 50 çalışanın olduğu iş yerlerinde ücretsiz, nitelikli, anadilinde ve gerektiğinde 7/24 hizmet verecek, istihdam biçimine bakılmaksızın tüm çalışanların yararlanacağı kreşler açılmalıdır. Nüfusu 50 bini geçen belediyelerde şiddete ve istismara uğrayan kadın ve çocuklar için sığınma evleri açılmalı, sığınma evlerinin uluslararası standartlara uygun hizmet verecek hale getirilmesi sağlanmalıdır. Bu hizmetlerden trans kadınların da yararlanması sağlanmalıdır. Bütçe süreçlerinde toplumsal cinsiyet eşitliği esas alınmalıdır. Kamuda toplumsal cinsiyet eşitsizliklerini ortadan kaldırmak ve kadınların yönetim düzeylerinde yer almalarını sağlamak için cinsiyet eşitliği sağlayan mekanizmalar uygulanmalıdır.
"OKUL ÖNCESİNDEN İTİBAREN TÜM KADEMELERDE VE ÜNİVERSİTELERDE TOPLUMSAL CİNSİYET EŞİTLİĞİ EĞİTİMİ ZORUNLU DERS OLARAK OKUTULMALIDIR"
Tüm kamu kurumlarında yüzde 3 engelli kotası hayata geçirilmeli, engelli kamu emekçileri içindeki kadın istihdamı artırılmalıdır.
Eğitim alanında müfredat toplumsal cinsiyet eşitliği esas alınarak yeniden düzenlenmeli, cinsiyet ve cinsel yönelim ayrımcılığının ortadan kalkması için okul öncesinden itibaren tüm kademelerde ve üniversitelerde toplumsal cinsiyet eşitliği eğitimi zorunlu ders olarak okutulmalıdır.
Tüm kamu çalışanlarına yılda en az bir defa hizmet içi eğitim kapsamında toplumsal cinsiyet eşitliği eğitimi verilsin. HPV aşısı (rahim ağzı kanser aşısı) ücretsiz olmalıdır ve özellikle risk grubundaki kadın emekçiler başta olmak üzere 26 yaşından büyük olsalar dahi tüm kadınlar açısından aşıya ulaşımın önündeki engeller kaldırılmalıdır. Talepleri halinde kadınlara regl dönemlerinde ayda 2 gün ücretli izin hakkı tanınmalıdır.
Regl döneminde kullandığımız ürünlerdeki vergi kaldırılmalı, başta okullar olmak üzere tüm kamu kurumlarında ücretsiz ulaşılabilir olmalıdır.
Kamu emekçisi kadınları, taleplerimize sahip çıkmaya, KESK’te örgütlenmeye, yıllardır yılmadan sürdüğümüz eşitlik, özgürlük, emek, barış, laiklik, demokrasi mücadelemizi birlikte yükseltmeye davet ediyoruz."
ANKA